Napolyon'un Moskova Seferi, 1812 yılında Fransız İmparatoru Napolyon Bonapart tarafından başlatılan ve tarihin en büyük askeri seferlerinden biri olarak kabul edilen bir harekâttır. Grande Armée (Büyük Ordu) adı verilen yaklaşık 600.000 askerlik kuvvetle Rusya'nın başkenti Moskova'ya ilerleyen Napolyon, bu sefer sırasında büyük lojistik sorunlar, sert iklim koşulları ve Rusların uyguladığı yakıp yıkma (scorched earth) taktiği nedeniyle büyük kayıplar vermiştir. Moskova'nın ele geçirilmesine rağmen sefer, Napolyon'un en büyük yenilgilerinden biri olarak tarihe geçmiştir.

Seferin Nedenleri
Kıta Ablukası ve Rusya'nın İsyanı:
Napolyon, Kıta Ablukası (Continental System) politikasıyla Britanya'nın Avrupa ticaretini engellemeye çalışıyordu.
Rus Çarı I. Aleksandr, bu ablukaya uymayı reddedince Napolyon, Rusya'yı cezalandırmak için harekete geçti.
Napolyon'un Avrupa Hâkimiyetini Güçlendirme Arzusu:
Napolyon, Avrupa üzerindeki hâkimiyetini pekiştirmek ve Rusya'yı dize getirmek istiyordu.
Bu sefer, Napolyon'un yayılmacı politikalarının en iddialı girişimlerinden biri oldu.
Diplomatik Gerilimler:
Fransa ve Rusya arasında Polonya Meselesi ve Avusturya ile ittifak ilişkileri gibi çeşitli diplomatik gerginlikler yaşanıyordu.
Bu durum, savaşı kaçınılmaz hale getirdi.
Moskova Seferi'nin Seyri
Grande Armée'nin Yola Çıkışı:
Haziran 1812'de Napolyon, yaklaşık 600.000 asker ile Rusya sınırını geçti.
Ordu, Fransız, Alman, İtalyan, Polonyalı ve diğer müttefik devletlerden gelen askerlerden oluşuyordu.
Rusların Yakıp Yıkma Taktikleri:
Ruslar, Napolyon’un ordusunu doğrudan bir savaşla karşılamak yerine geri çekilme ve yakıp yıkma taktiği uyguladı.
Bu taktik, Napolyon’un lojistik hatlarını zorladı ve ordunun yiyecek ile malzeme bulmasını imkânsız hale getirdi.
Borodino Muharebesi (7 Eylül 1812):
Moskova’ya giden yolda en büyük çatışma Borodino köyü yakınlarında yaşandı.
Her iki taraf da büyük kayıplar verdi; ancak Rus ordusu geri çekilmek zorunda kaldı.
Napolyon, Moskova'ya ilerlemeye devam etti ancak bu zafer pirus zaferi olarak kaldı.
Moskova'nın Ele Geçirilmesi:
14 Eylül 1812'de Napolyon, Moskova'ya girdi ancak şehir boşaltılmış ve büyük ölçüde ateşe verilmişti.
Beklenen zafer kutlaması yerini, yiyecek ve barınak eksikliği nedeniyle hızla bir çıkmaza bıraktı.
Felaketle Sonuçlanan Geri Çekilme:
Napolyon, Moskova'da birkaç hafta kaldıktan sonra kışın zorlukları ve lojistik yetersizlikler nedeniyle geri çekilmek zorunda kaldı.
Rus kışı, soğuk, açlık ve sürekli gerilla saldırıları, Fransız ordusunun neredeyse tamamını yok etti.
Geri çekilme sırasında Berezina Nehri geçişi sırasında yaşanan kayıplar, seferin en trajik anlarından biri oldu.
Moskova Seferi'nin Sonuçları
Grande Armée'nin Yok Olması:
Napolyon’un ordusu, sefer sırasında 500.000'den fazla asker kaybetti.
Hayatta kalanlar açlık, hastalık ve savaş yorgunluğuyla Fransa'ya döndü.
Napolyon’un İtibarının Sarsılması:
Moskova Seferi, Napolyon’un yenilmezlik mitini yıktı.
Avrupa’daki diğer devletler, Napolyon'a karşı birleşerek Altıncı Koalisyon Savaşı'nı başlattı.
Rusya'nın Güç Kazanması:
Sefer, Rusya'nın Avrupa’daki gücünü pekiştirdi ve Çar I. Aleksandr, Napolyon'a karşı zaferin simgesi haline geldi.
Rusya, sefer sonrası Avrupa’daki anti-Napolyon ittifaklarının liderliğini üstlendi.
Avrupa'da Siyasi Dengenin Değişmesi:
Napolyon’un Rusya’daki yenilgisi, Avrupa'da Fransa’nın gerilemesine ve diğer devletlerin yükselmesine zemin hazırladı.
Bu durum, 1814’te Napolyon’un tahttan çekilmesi ve 1815 Waterloo Savaşı ile son buldu.
Moskova Seferi'nin Kültürel ve Tarihsel Yansımaları
Sanat ve Edebiyatta İzleri:
Moskova Seferi, Tolstoy’un “Savaş ve Barış” romanı gibi birçok edebi eserde işlenmiştir.
Bu eserler, savaşın insanlık dramını ve Napolyon’un trajik hatalarını detaylı şekilde anlatır.
Askeri Stratejiye Etkileri:
Sefer, lojistik, iklim faktörleri ve stratejik geri çekilme gibi askeri konularda ders niteliğindedir.
“General Kış” kavramı, bu seferle birlikte tarih kitaplarında yer almıştır.
Fransa ve Rusya Arasındaki Tarihi Rekabet:
Sefer, Fransız ve Rus tarihindeki uzun süreli düşmanlığın temel taşlarından biri haline gelmiştir.
Bu rekabet, 20. yüzyıldaki Avrupa politikalarına da dolaylı olarak etki etmiştir.